Dünyanın Karmaşasından Nasıl Korunuyoruz?

Dünyanın Karmaşasından Nasıl Korunuyoruz?

Küçücük iğne deliğinden ipliği ustalıkla geçiren bir terzi…

100 metre mesafeyi 9 saniyede koşabilen süratli bir atlet…

Ahşabı dantel gibi işleyerek oyan bir usta…

Tek yumrukta yüz kiloluk rakibini yere yıkan bir boksör…

Çoğumuz fark etmesek de aslında yaptığımız işler bize hep ne kadar harika bir bedenimiz olduğunu söylüyor. İnsan bedeni gerçekten de üstün özelliklere sahiptir. Pek çok canlı sadece sıcak ya da sadece soğuk iklimlerde yaşayabilir. Oysa insanoğlu çöllerde de kutuplarda da yaşamını sürdürebiliyor. Bir insanın bedeni şu anki halinden daha esnek, daha güçlü, hatta daha atik bir hale gelebilir. İnsanın farklı ortamlara uyum gösterebilmesi ve bedensel niteliklerini geliştirebilmesi vücudumuzun ne kadar özel yaratıldığının delilleridir. Peki, bedenimizi bu kadar üstün kılan sadece tasarımındaki kusursuzluk mu? Bu soruyu şöyle örnekleyelim:

İş MerkeziBüyük bir iş merkezi düşünün. İçinde havalandırma, güvenlik, aydınlatma, soğutma-ısıtma gibi çok sayıda sistem olsun. Tabii bir de bu sistemleri yönetecek merkezi bir bilgisayar… Bilgisayarın ve yöneteceği sistemlerin teknik olarak mükemmel tasarlanmış olması tek başına yeterli değildir. Bilgisayar ile iş merkezindeki sistemler arasındaki bağlantıların da hatasız kurulmuş olması gerekir. Isı algılayıcılarının kusursuz olması, böylece binadaki her noktanın ısısının tam olarak ölçülüp bilgisayara iletilmesinin tek başına bir anlamı olmayacağı açıktır. Çünkü binanın içinde ısının yükseldiğini algılayan bilgisayarın, soğutma işlemini başlatması gerekir. Üstelik soğutma başladığında bunun da kontrol altında olması, insanları dondurmayacak bir seviyede olması da şarttır.

Sistemi mükemmel olarak nitelendirebilmek için gerekli bir diğer özellik kararlılıktır. Eğer binadaki algılayıcılardan gelen veriler kesintiye uğrarsa bilgisayarın doğru düzenlemeler yapması imkânsız hale gelir. Böyle bir durumda mükemmellikten ya da başarıdan bahsetmek imkânsız hale gelecektir.

Üstün teknolojiyle donatılmış bir binada çok basit örneklerini gördüğümüz algılama düzeninin muhteşem bir örneği kendi bedenimizde bulunur. Algılarımız, içinde yaşadığımız dünyayı bizler için anlamlı kılar. Allah bunun için bizleri iş merkezindekinden daha kompleks ama çok daha başarılı sistemlerle donatmıştır.

İçinde yaşadığımız dünyada aydınlık düzeyi, ısı, nem, netlik gibi koşullar sürekli olarak değişir. Koşullarda sürekli olarak değişimler olduğunda duyularımızdaki algıların da anlık değişime uğraması söz konusudur. Bu, bir şeyi farklı koşullarda görmek, aynı şey hakkında her defasında değişik görsel duyum alınması anlamına gelir.

Karanlıktaki saatSözgelimi ilk defa karanlıkta gördüğümüz bir saat hakkında edindiğimiz bilgiler, aynı saati aydınlıkta gördüğümüzde edindiklerimizden farklıdır. Farklı ışık, farklı perspektif ve farklı uzaklık koşullarında nesneden gözümüzde oluşan görüntüsü de farklı olacağı için, aynı nesneyi her seferinde yeniden ve yeniden tanıma mecburiyeti doğar. Bu şartlar altında aslında saati ikinci görüşümüzde tanıyamamamız beklenirdi. Ancak bu durum hiçbir zaman gerçekleşmez. Çünkü algısal sistem, tanıdık nesnelerin ne kadar farklı koşullar altında olursa olsun aynı nesne olarak algılamaya devam eder. Algılarımızda şartlar değişse de bir değişmezlik söz konudur. Bilim adamları bunu “algıda değişmezlik” olarak isimlendiriyorlar.

Algısal değişmezlik olmasa, görsel duyumlarda hiç durmaksızın devam eden bu değişme nedeniyle dünyayı sabit olarak algılayamazdık. Dünya bizim için çok kaotik bir yer hâline gelirdi.

Algısal değişmezlik olgusu şekil değişmezliği, büyüklük değişmezliği ve renk değişmezliğini kapsar.

 

Şekil Değişmezliği

Kapı aralıkBir nesneye cepheden baktığınızda retinaya düşen imgesi ile o nesneye yandan baktığınızda retinaya düşen imge birbirinden farklıdır. Bu nedenle, ilk defa gördüğünüz bir nesneyi sonradan farklı bir açıdan gördüğünüzde aslında tanımamanız beklenir. Buna karşın daha önce gördüğümüz bir nesneye sonradan farklı bir açıdan baktığımızda dahi o nesneyi tanımamızda bir problem oluşmaz.

Koridordan geçerken kapalı gördüğümüz bir kapı, önünden tekrar geçtiğimizde aralık ise onu garipsemez yeniden tanımaya çalışmakla uğraşmayız. Çünkü zihnimiz farklı perspektiflerde görmüş olsa da bunu aynı kapı olarak algılamaya devam ederiz. İşte bu, bedenimizde yaratılmış olan üstün özellik sayesindedir.

 

Büyüklük Değişmezliği

Photo for Parmesh/Suman ECE storyBir nesneye baktığımızda, onu algılamamız aramızdaki mesafeye bağlı olarak değişir. Nesne ile aramızdaki mesafe arttıkça nesnenin retinaya düşen imgesi küçülür; mesafe azaldıkça nesnenin retinadaki imgesi büyür. Bu farklılığa rağmen dışardaki nesneleri algılamakta bir karmaşa yaşamayız. Uzaktaki bir nesneyi yakınımızda gördüğümüzde de rahatlıkla tanırız.

Yolun başındaki otobüsü bizden uzakta olması nedeniyle son derece küçük olarak algılarız. Otobüs bize yaklaştıkça büyür. Otobüs yaklaştıkça farklılaşan görünümü nedeniyle şaşırmaz her defasında onu yeniden tanıma çalışmakla uğraşmayız. Bu sayede zihnimiz büyük bir karmaşadan ve meşguliyetten korunmuş olur.

 

Renk Değişmezliği

Gül mum ışığındaBir nesneye günün değişik saatlerinde farklı açılarla gelen ışık nedeniyle nesnenin rengini ve parlaklığını farklı görürüz. Bu değişen ışık koşullarına karşın çevremizdeki nesnelerin rengini ve parlaklığını aynı algılamaya devam ederiz.

Örneğin bir gülü sabah parlak güneş ışığı altında, bir mum ışığında ya da akşamüzeri güneşi altında, farklı ışık dalgaları göze gelse bile, hep kırmızı olarak algılarız. Ya da kırmızı bir gülün bir kısmı güneşte, bir kısmı gölgede kaldığında gülün tamamını kırmızı olarak algılamamız, bize hayatı yaşanır kılmak için Allah’ın yarattığı kolaylıklardan biridir.

 

Gördüğümüz Nesneleri Tanıdığımız İçin Allah’a Şükretmeliyiz

Son derece karmaşık olan dünyamızda insan beyni uyarıcı bombardımanına tutulmuş gibi görünür. Etrafımızdakileri algılamak, basit bir biçimde gözlerimizden ve kulaklarımızdan vb. beynimize gelen yoğun bir bilgi akışından ibaret değildir. Algılar bazı düzenlemeler, değişimler ile adeta yeniden inşa edilirler.  Bu düzenlemeler keyfi olmadığı gibi bizim kontrolümüzde de değildir. Allah yarattığı algılarımızdaki düzenleme sistemi ile bizleri dünyanın karmaşasından korur.

Tüm insanların, hayatlarının her anında muhatap oldukları bu büyük nimeti iyi tefekkür etmeleri gerekir. Allah, algılamada böyle bir kolaylık yaratmamış olsaydı en sıradan gördüğümüz bir işi bile yapamayacak kadar zor olurdu. Ve böyle bir hayatta yaşarken, belki de nesneleri tanımamızın mümkün olabileceği fikri bile aklımıza gelemezdi.

Allah’ın, bu kolaylığı, Kendi rahmetinin bir tecellisi olarak yarattığı açıktır. Tüm insanlar, sahip oldukları bu nimet karşısında Allah’a çok şükretmelidirler. Duyu organlarımıza doğduğumuzdan beri sahip olmamız, bizde bir gaflet hali oluşturmamalıdır. Allah, Kuran’da duyu organlarımızın önemine dikkat çekmiş ve insanlara şükretmelerini emretmiştir. Bu ayetlerden biri şöyledir:

Allah, sizi annelerinizin karnından hiçbir şey bilmezken çıkardı ve umulur ki şükredersiniz diye işitme, görme (duyularını) ve gönüller verdi..ˮ (Nahl Suresi, 78)

 

 

Yazar / Kübra Güzelcan Psikolog / Marmara Üniversitesi Psikoloji Bölümü

Rating overview

  • Dünyanın Karmaşasından Nasıl Korunuyoruz?
Total score
Good 4